Amaç Yönüyle Mutluluk-2
Amaç Yönüyle Mutluluk yazısına ulaşmak için buraya tıklayınız.
yukarıdaki paylaşımı yayımladıktan neredeyse 3 sene sonra 2017'nin ocak ayında "eudaimonia" adlı kavramı öğrendim, ki 2500 yıl evvelki antik atalarımız ile benzer belki de aynı düşüncelere sahip olmak fevkalade hoşuma gitti. şu gökkubbenin altında söylenmemiş sözün olmadığı hususuna bir kez daha inanır halde buldum kendimi.
aradan geçen seneler boyunca düşüncelerimin değişmediğini söylemek pek tabii doğru olmayacaktır. nitekim, 2014 yılının başındaki nihai hedefe ulaşma arzusu zaman içinde oldukça değişikliğe uğradı. aslına bakılacak olursa, ta 2017'de bu kavramın antik medeniyetlerde de felsefi bir tartışma konusu yapıldığını öğrendiğim vakitlerde dahi bu görüşten ziyadesiyle uzaklaştığım da vakıa idi. kaldı ki teorik inançlarım ve hayatımdaki pratiklere baktığımız zaman her ikisi için de tutarlı şekilde bu büyük amaç peşinde koşma ülküsünden açıkça vazgeçtiğim de ta o zamanlarda görülüyordu.
bunun nedenleri arasında görece artan yaşam tecrübesiyle birlikte, hayattan beklentilerimin farklılaşması ve "diğer" olarak gördüğüm düşünürlerin de hayatıma girmesinin sonucu oluşturdukları etkileri şeklinde açıklanabilir.
aslında her iki yazının uzunluğu gözetildiğinde dahi vermek istediği mesajlar açıkça ortada olacaktır. bu yüzden bu yazıyı daha fazla uzatmadan güncellediğim görüşümü şu şekilde ifade etmek istiyorum:
asıl isteğe, ulaşılamaz bir hedefe duyulan arzunun, insanoğlunun gözünü kör etmemesi gerekiyor. öyle ki, insanoğlunun ömrü zaten tek bir amaca ulaşma kaygısıyla geçecek kadar uzun değil. geriye dönüp baktığında mutluluğuna sebep olan minik minik de olsa çok fazla şey görmesi, her halükarda elde edip edemeyeceği şüpheli olan tek bir hayalin peşinden koşmasından daha verimlidir. nihayette esas mutluluğa ulaşacağını bilse dahi insanın varış noktasında geride bıraktığı ve aslında "kaçırdığı" şeyler için duyacağı üzüntü saplantısı haline getirdiği mutluluğun verdiği keyiften daha ağır basacaktır. çünkü nihai mutluluk dahi gelip geçici olacağından insanın iç huzurunu temininden öte sınırsız bir haz vermeyecektir. o halde, insanın küçük sürprizlerle veya ufak mutluluklarla da olsa huzur içinde geçecek hayatı, tek'in peşinde heba edilen mutsuz ömre nazaran şüphesizdir ki daha mutlu geçmiştir.
yukarıdaki paylaşımı yayımladıktan neredeyse 3 sene sonra 2017'nin ocak ayında "eudaimonia" adlı kavramı öğrendim, ki 2500 yıl evvelki antik atalarımız ile benzer belki de aynı düşüncelere sahip olmak fevkalade hoşuma gitti. şu gökkubbenin altında söylenmemiş sözün olmadığı hususuna bir kez daha inanır halde buldum kendimi.
aradan geçen seneler boyunca düşüncelerimin değişmediğini söylemek pek tabii doğru olmayacaktır. nitekim, 2014 yılının başındaki nihai hedefe ulaşma arzusu zaman içinde oldukça değişikliğe uğradı. aslına bakılacak olursa, ta 2017'de bu kavramın antik medeniyetlerde de felsefi bir tartışma konusu yapıldığını öğrendiğim vakitlerde dahi bu görüşten ziyadesiyle uzaklaştığım da vakıa idi. kaldı ki teorik inançlarım ve hayatımdaki pratiklere baktığımız zaman her ikisi için de tutarlı şekilde bu büyük amaç peşinde koşma ülküsünden açıkça vazgeçtiğim de ta o zamanlarda görülüyordu.
bunun nedenleri arasında görece artan yaşam tecrübesiyle birlikte, hayattan beklentilerimin farklılaşması ve "diğer" olarak gördüğüm düşünürlerin de hayatıma girmesinin sonucu oluşturdukları etkileri şeklinde açıklanabilir.
aslında her iki yazının uzunluğu gözetildiğinde dahi vermek istediği mesajlar açıkça ortada olacaktır. bu yüzden bu yazıyı daha fazla uzatmadan güncellediğim görüşümü şu şekilde ifade etmek istiyorum:
asıl isteğe, ulaşılamaz bir hedefe duyulan arzunun, insanoğlunun gözünü kör etmemesi gerekiyor. öyle ki, insanoğlunun ömrü zaten tek bir amaca ulaşma kaygısıyla geçecek kadar uzun değil. geriye dönüp baktığında mutluluğuna sebep olan minik minik de olsa çok fazla şey görmesi, her halükarda elde edip edemeyeceği şüpheli olan tek bir hayalin peşinden koşmasından daha verimlidir. nihayette esas mutluluğa ulaşacağını bilse dahi insanın varış noktasında geride bıraktığı ve aslında "kaçırdığı" şeyler için duyacağı üzüntü saplantısı haline getirdiği mutluluğun verdiği keyiften daha ağır basacaktır. çünkü nihai mutluluk dahi gelip geçici olacağından insanın iç huzurunu temininden öte sınırsız bir haz vermeyecektir. o halde, insanın küçük sürprizlerle veya ufak mutluluklarla da olsa huzur içinde geçecek hayatı, tek'in peşinde heba edilen mutsuz ömre nazaran şüphesizdir ki daha mutlu geçmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder