Hata ve Kıyas Üzerine Düşünceler

"İnanmak, başarmanın yarısıdır."

Yine atalardan alıntılayarak başladık bir sohbetimize. Sonradan yayımlamayı planladığım çok eski bir şiirde de geçmişti bu. Ve hatta kendimce bestelediğim. :) Kimine göre, başlamak da başarmanın veya bitirmenin yarısı olabiliyor. Hakları var. Girişi uzatmadan konuya geçmek isterim.

Bu yazımda kıyasın özellikle öğrenme üzerindeki olumsuzlaştırıcı etkisinden arınmak için düşündüğüm bazı yaklaşımlarımı paylaşmak istiyorum.

Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki; herhangi olguda ve olaylar bütününde mühim olan gelişime açık olmaktır. Ne zamanki, bir şeyin "olduğunu" kabul edersek, bu aşamadan sonra katedeceğimiz yol gittikçe azalır. Bu da suni "bir yere ulaşmak" havası yaratacakken, objektif bir bakışta tıkılıp kalma ve dahi zamanla ilerlemenin aksine geriye düşme sonucunu doğuracaktır.

Kişilerin, herhangi bir konuda, mesafe katetmeleri için herhangi bir teşvike sahip olmalarını olumlu karşılamak gerekiyor. Zira, bazen insanın azla yetinmek, daha fazlasına göz dikmemek gibi edimsel faaliyetleri bulunabiliyor. Bittabi bunda kıta kanaat getiren yaklaşımların etkisi var. Ki bu duruma, yalnızca belirli bir eksen çerçevesinde yaklaşmamızın pek olanağı da yoktur. Kabul etmek gerekir ki, dinsel, toplumsal, siyasi, ahlaki etkenlerin var olduğu aşikardır. Ancak bu başka bir tartışma konusu.

Kişinin bir şekilde teşvike sahip olduğunu veya en azından gelişimi arzuladığını kabul ederek muhabbetimize devam edelim. Ki buradan asıl amacımıza ulaşabileceğiz. Belki de bir kişinin kendine edeceği en büyük hata, kendisini başkasıyla kıyaslamak olacaktır. Bunun bizatihi kendimiz tarafından yapılması şu bahiste kabul edilenlere göre, en büyük hata olacağı gibi, başkalarının bunu yapmasına izin vermek ve önlenemiyorsa da - ki genelde insanlar boşboğazlıkla farklı insanları kıyaslamayı severler - kulak asmak da en az o derece kadar hatalı olacaktır. Çoğu düşünen insan gibi bizim de buradaki yaklaşımımız kişinin kendisini yine ancak kendiyle kıyaslamasının doğru ve yapıcı olduğu yönünde cereyan edecektir.

Kişinin kendiyle yarışması gerekliliği ile ilgili, geçen haftalarda sosyal medyada sahibinin kime ait olduğunu hatırlayamadığım bir cümle okumuştum. Çok yakın olduğum birkaç insanla da bu sözü paylaşmıştım. (Telifin kime ait olduğunu bilen yorum veya e-posta yoluyla bildirirse sözün sahibini yazabilirim) Tam olarak olmasa da: "Neden başkasının 20. adımını kendi 2. adımın ile kıyaslıyorsun?" minvalinde bir cümle idi. Sosyal medyadaki çoğu "BOŞ" paylaşımın aksine bende olumlu hava yarattığını da itiraf etmem gerekiyor.

Kendinle yarışmak fikrini gözettiğimiz zaman, herhangi bir kişiye karşı değil de "kendine göre" iyi olmak fikrini kabullenmemiz gerekiyor. Nitekim, herhangi bir olgu karşısındaki konumumuz diğer özneler karşısında daha aşağıda veya daha yukarıda yer alabilir. Ama bunun bizim gelişimimizle alakası olmadığı çok açıktır. Sadece 3. gözler için bir değerlendirme yapabilme fırsatı verebilir, ki yaşam gibi bitirme çizgisinin sonunda bulunma fırsatımız bulunmayan bir yarışta, erkenden değerlendirme hatasına düşmemek elzemdir.

Nesnel bir değerlendirmede bulunmanın, kişinin tekamülüne etkisinin bulunmayacağını da iddia etmiyoruz. Fakat bunu yaparken, kişinin bizatihi kendisinin yapması gerektiği kanaatindeyiz. Bilakis toplumdan ziyade kendini en iyi bilen kişidir. Ve çoğu zaman subjektif değerlendirmelerinin aksine kendi konumunu da yine en iyi kendi ölçebilecektir. En azından rasyonel bir insandan beklenen budur. Doğal olarak, insan farklı duyguların etkisindeyken kendisini olduğu konumun çok çok altında görebildiği gibi, çok çok üstünde de zannedebilir. Ama bunu yaparken yine en çabuk düşülecek hata kişinin kendisini başkasıyla kıyas edip "başkasına göre iyi" veya "başkasına göre kötü" kabul etmesi olacaktır. Bu kolaya kaçma faaliyeti doğru olmadığı gibi amacımıza da terstir. Belki üniversitede başkasına göre iyi not almak bizleri sınıf atlatabilir, çıktığımız davalarda karşımızdakine göre iyi olmak belki bir yere kadar davayı kazanmamızı sağlayabilir, belki bir futbol maçının ortasında karşı tarafa göre iyi oynamak o maçı kazanmamızı sağlayabilir... Ama örneklerde (zihninizde imgelenecek zıttı olan örneklerde) de görüldüğü üzere bunlar spesifik bir olayla sınırlı olup genel durum hakkında bilgi vermekten uzaktır. Bu da özellikle olay bazlı değerlendirmelerde ne kadar çabuk hataya düşebileceğimizi göstermeye yeterlidir. Oysa değerlendirmede bulunurken iyiliğin ölçeğini kendi geçmişimiz, veya kötülüğün ölçeğini muhtemel geleceğimiz olarak belirlese idik, böyle bir hatayla karşılaşmayacaktık. Ne kadar iyi veya ne kadar kötü durumda olduğumuzu daha nesnel bir şekilde değerlendirebilecektik.

Bu noktadan sonra, tavsiyelerimizi belirtmenin vakti geldi. Düşüncemiz o yöndeki, gelişimde önemli olan devamlılıktır. Hangi konuda olursa olsun, devamlılığı koruyabilmek, gelişimi sağlayacak belki de yegane unsurdur. Yine atalar sözüne göre de; işleyen demir pas tutmaz.

Devamlılık esnasında düşülebilecek en büyük yanlış ise, motivasyonumuzu kıracak başarısızlıklardır. Bir fiili tek seferde deneyerek sonuca ulaşanın başarılı kabul edildiği bir değerlendirmede bu hataya düşmek elbette ki kaçınılmaz olacaktır. Toplum için önemli olan, o an için sonuca varmak ve meselenin çözülmesidir. Haliyle ilk seferde becerenin başarılı kabul edilmesi de gayet beklenendir. Ve hatta ileri götürelim, başaran diğer müsabakalarda da galip gelebilir. Ancak bunu salt becerisi ve şansıyla yapsa bile günün sonunda açık vereceği bakan gözün görebileceği bir sonuçtur. Çünkü yetenek ve şans sizi bir yere kadar taşısa da, gelişmekten mahrumsanız elbette taktikleriniz çözülecek ve size karşı da zafer elde edilebilecektir. Bu olmasa dahi başaranın rakiplerinin inkişafı neticesinde mağlubiyeti tatması engellenemez. Buradaki örneğimizin şampiyonu için devamlılıktan ve gelişimden yoksun bir karaktere sahip olduğunu belirtmemize gerek bile yoktu.

Diğer elde ise, şahsın kendini gelişime itmesi, her yenilgide bir tecrübeyi de beraberinde getirecektir. Yenile yenile yenmeyi öğrenmek, sözünün esprisi de bu noktadadır. Elbette ki, insanlar bir şeyi yapıp sonuca ulaşabilir ve hemen ilk aşamada dahi sonuca ulaşabilir; ama gün gelir, geçmişte yapmadıkları hataları yaptıklarında tepeden aşağı düşüverirler. Oysa, yenilmeye devam eden kahramanımız için yeterli tecrübe biriktiğinden, bunlardan ders çıkardığı takdirde, gelecekte hataya düşme ihtimali azalacak ve görece daha doğru bir sonuca varacaktır.

O halde, birkaç kişiyle faaliyet halinde iken, başkasının kaçıncı aşamada sonuca vardığına bakmaksızın, kendi çabamızı devam ettirmemiz gerekmektedir. Birinci aşamada olmadı mı? Hiç sorun yok, dersimizi alıp ikinci kez deneyeceğiz. Yine mi olmadı? Elbette ki bir hatadan kaynaklanmaktadır, bunu da not edip denemeye devam. Tekrar, tekrar, tekrar. Önünde sonunda biz de sonuca ulaşacağız. Bir anlamda zaten herkes o sonuca ulaşabilecek. Ve madem toplumsal ölçü buysa, sonunda biz de başarılı olacağız ve  yalnız toplumun bakışına göre değil, objektif olarak değerlendirmek gerekirse de asıl bu başarı hatalardan arınmış, temiz ve gerçek bir başarı olacaktır.

Ezcümle, hata yapmaktan korkmayalım sevgili okur. Hatta hatalarımızı kutsayalım. Hiçbir şeyi tek seferde yapmak zorunda değiliz, ki bırakalım, herhangi bir şey neden o an için hemen kusursuz olsun? Elde edeceğimiz tecrübe ne kadar çok ise, o kadar çok hata yapmalı ki, gelecek seferlerde bu zorluklara karşı hazırlıklı olabilelim. Bırakalım ne düşünürse düşünsün insanlar. Günün sonunda kafamızın içindekinden başka doğruyu söyleyen kimse kalmayacak!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mutluluk bahçesi

İç İçe Geçmiş Halkalar Teorisi

Bana e-posta gönderebilirsiniz

Ad

E-posta *

Mesaj *