Kayıtlar

Ağustos, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

taş binalar

Eskiten evet zamanın geçmesi Karartılarında bile güzelleşmiş Doğal bir gölge misalidir etkisi Taş binalar yaşlanmaz olgunlaşırmış Eser değildir yalnız mimarından çıkan Kim billir belki yüzyıllar düşünülmüş Durun silmeyin tarihidir kaçan Taş binalar tozlanmaz olgunlaşırmış En büyük gara gittim trenini düşleyerek Kaç senedir hiç seferi görülmemiş Dünyayı bildirmenin vaktidir diyerek Taş binalar unutmaz olgunlaşırmış

maske

yüzlerdi derdimiz hangisi gerçek hangisi sahte derdik maskeler arardık hep yaşayamadığımız anlarda yaşıyor gözüküp de yaşayamadığımız o derindeki üzüntü, keder ve ellerle etmiyordu gayrısı mutluluğa sevk bizi dedim ya biz hep yüzümüzdeki maskelerle belli ettik nasıl da ilgilisizliğimizi şimdi dönüp baktıkça aynaya hangi yüzüm gerçek hangisi üzüntüden diye ayırt edemiyorum maske saydığım daim olmuş kendim ise yok olmuş özümüzü kaybederken fark edememişiz taktığımız maskelerin yüzümüze yapıştığını

imek

imek fiili gibi olsan isterdim Yanına geldiğim her vaktim yakışsın imek fiilim beni bulsan isterdim Seninle birlikte her ekim anlansın

aşk-ı evvel

Geldi yine sevda-yı atik zihn-i cedidime Bir hatırdan değil öte şu muğayyeb bendeme

yaranamamak

Bir kabl-i terktir bu, ziyade ister gönül Ne giden makbul, ne kalana var bir ödül

kafes

ah şu kafes hayatı seveni var mı cihanda bir parça güneşten ışığa hasret eder yalanla

yalvarış

bir destandı başta sanki sonu arar gönül bu yük arar kalmaz sissiz yaş da yar olmuş diline gör bak keyfinde bekleme dünyayı düzen devrinde istersin belli söylemeyi sen de yalnız kalmışın ümitsizliğiyle bocalıyorum aynı kalpte beş dakika yeter mi aşık olana ayrı dünya arayınca sığar mı düş kırıklara yanmadı mı gönüller nicesinde kalmadı mı ümitler pençesinde sevenler gidenin hep mi peşinde işte bu aşkın belirsizliğinde boğuluyorum

Bana e-posta gönderebilirsiniz

Ad

E-posta *

Mesaj *