En çok sevdiklerimiz üzer.
Merhaba, dostlar!
Şu an burada ne demeliyim? Neyden*(bu sözcüğün kesinlikle yazı diline geçmesi gerekli) sakınmalıyım, neyden gocunmama gerek yok, bilmiyorum.
Başlangıç için merhaba demek, kısa bir yazın geçmişi anlatmak kolaydı. Hatta bunu devam ettirip ilk şiir, ilk aruz şiirimi paylaşmayı düşünüyordum. Ancak nereye kadar hazırdan tüketebilirim ki? İlklerdeki eksikliklerin hoş görülmesine sığınıp paylaşım yapmaksa mesele, bu ilkleri artırmak her daim mümkün. Oysa kendimi geliştirme gibi bir hedefim, eleştirilere açık olma gibi bir iddiam varsa biraz daha elle tutulur ürünlerimi paylaşmam gerekli. Zira kaçınılmaz son dedikleri bu olsa gerek. Lakin vakit yazılanları ifşa etmeye geldiğinde bir korku sarmaya başlıyor açıkçası. Bu korkunun nedeni apaçık ortada ki nasıl sunacağımı bilemiyor olmam. Bilhassa yapılan espriler için derler ya, nasıl sunduğun önemlidir, diye. Durum bu aslında.
Lirik tarzda hazırladığım bu şiirde kurala bağlı kalmamaya çalıştım. Elbette ki çoğu şiirimde hece ölçüsüne, uyak şemasına çok dikkat ederdim. Ancak bu şiirimde biraz daha serbest davrandım.
Hoşunuza gitmesi dileğimle,
Esenlikle...
Karşıma çıkan, bir kuğudan farksız;
Ağaç gölgesinde dinlenen ulaşılmaz,
Gözlerde büyüyen, yüreklerde dillenen,
Her anımda kendini hissettiren sen…
Sesin, efkâr-ı nidadan gelen kaygu sedası,
Yüzün, Hacerü’l Esved’in bir parçası,
Tenin, mazlum kalmış gönlün şühedası,
Yüreğim, katil sözlerinin müptelası.
Yorumlar
Yorum Gönder